SÜMER DİNİ Tarih: 26.02.2003
Sümer Dini'nin Tek Tanrılı Dinler İle Karşılaştırılması...
Türkiye'de şimdiye kadar Sumer dili ile Türk dilinin karşılaştırılması üzerinde iki araştırma yapılmıştır.(3) Türk mitolojisinde Sumer mitolojisinden izlere ait Muazzez İlmiye Çığ tarafından yapılan bir çalışma, 1993 yılında toplanan "Türk Kültürü Kongresi"ne sunuldu, henüz yayımlanmadı.
Bilindiği gibi yüzyıllar boyunca Batı kültürünün temeli, Yunanlilara, dini de
Tevrat'a dayandırıliyordu. Fakat Sumerlilerin kültürü ortaya çıkmaya başlayınca,
Batı dünyasımn gelişmesindeki ana kaynağın Sümerler'de olduğu anlaşıldı.
Sumerlilerin gerek kendi çağlanndaki, gerek daha sonra var olan kültürlere
yaptıklan etkileri iki kaynaktan izleyebiliyoruz:
1. Arkeolojik buluntular ve 2. Yazılı belgeler.
Bu etkiler; mimaride, sanatta, teknikte, sosyopolitik kurumlarda, bilimde,
edebiyatta ve dinlerde görülmektedir. Kazılarda çıkanlan tapınaklann, sarayların,
hatta özel evlerin yapı tekniği ve stili, daha sonraki milletlerin mimarisini şu
veya bu şekilde etkilemiştir. Bundan en az 5 bin yıl önce Sumerlilerin
uyguladıklan kemer, kubbe sistemi, sütunlar, yuvarlak pencereler, mozaikler,
duvar süsleri, kabartmalar, sunaklar, nişler Ortadoğu'da olduğu gibi, Yunan,
Roma yoluyla Batı mimarisine girmiştir. Silindir mühürlerinde görülen,
tapınaklann duvarlannı süsleyen iki tarafında hayvan figürlü hayat ağacı,
birbirleriyle kavga eden mitolojik hayvanlar, arslan başli kartal, uzun boyunlan
birbirine geçmiş hayvan fıgürleri; İspanya, Fransa, İsviçre ve Orta Almanya'daki
ortaçağ kiliselerinde çeşitli süslemeler halinde görülmektedir.(4)
Yapılarda kullanılan tuğla, kerpiç, evlere kadar künklerle getirilen su yollan,
tuvalet, lağım teşkilatı Sumerlilerde başlamıştır. Sumer'in özellikle Lagaş
Kralı Gudea zamamna kadar ulaşan plastik sanatını, ünlü heykeltraş Henry Moor
(Henry Moor on Sculpture, Edithed by Philip James, London, 1968, s.165-167)'da
dünyamn büyük plastik sanatlan olarak tanımlanan erken-Yunan, Etrüsk, eski
Meksika, Mısır'ın 4-12. sülaleri zamanı, Roma, Gotik sanatı ile aynı düzeyde
tutmakta ve onlardaki canlilik, ifade taızı ile sanat özelliklerini uzun uzun
açıklamaktadır.
Kanallar açarak bataklıklann kurutulması, tarımın sulanması, ulaşımın sağlanması,
sulann önüne set konarak bir tür baıaj uygulaması (5), yolculann her türlü
rahatı bulacağı han veya motellerin yapılması (6), yine Sumerlilerde
başlaınıştır.
Bugün uygarliğımızın temeli olan tekerlek, bundan en az 5 bin yıl önceye ait Ur
kral mezarlarında gömülmüş arabalarda ve birçok kabartmada görülmektedir. Bu
mezarlarda bulunan altın, gümüş, fildişi eserlerin türü ve işçiliği zamanımıza
kadar ulaşmıştır. Sularda taşımacılık yapılan tekneler ve yelkenliler yine
onların buluşudur.
Sumerlilerin uygarlığa en önemli katkıları, dillerine göre bir yazı icat
etmeleri ve okullar açarak onu istedikleri her konuyu yazacak şekilde
geliştirmeleridir. Başlangıçta yazı, resim şeklinde taşlar üzerine yazılmış.
Daha sonrâlan Dicle ve Fırat nehirlerinin oluşturduğu bol kil yazı malzemesi
olarak kullanılmış. Yumuşak kil üzerine yazılmaya başlanan yazı, yavaş yavaş
şekil değiştirerek işaretleri oluşturan çizgiler çivi şekline dönüşmüş (bu
yüzden bugün "çiviyazısı" deniyor), kelimeler de kısmen hece olmuş, böylece hem
kendileri istediklerini yazabilmişler, hem de Ortadoğu milletleri olan
Babilliler, Asurlular, Hurriler, Hititler ve Urartuların da kendi dillerini
yazmalarını sağlamışlardır. Ugaritler ve Persler de bu yazıdan harf yazısı
yaparak yararlanmışlardır. Sumer yazısı Mısır yazısının icat edilmesine de
önderlik etmiştir.
Geçen yüzyıldan beri yapılan kazılarla gerek Mezopotamya'da, gerek Anadolu'da on
binlerce çiviyazıli tablet bulunnıuş, yazılar okunnıuş, diller çözülmüş ve
tamamıyla unutulmuş en az üç bin yıllık Ortadoğu milletlerinin tarihi meydana
çıkmış ve çıkmaktadır.
Sumerlilerin en önemli iki politik mirasından biri olan ve İÖ 3000 yıllannda
kurduklan şehir beylikleri, Hindistan'dan Akdeniz'e kadar olan alandaki ve
ortaçağ Avrupa'sındaki şehir krallıklarının öncüleri olmuştur. Bu şehirler;
özgür ve kölelerden oluşan şehirlileri, siyasal meclisleri, askerleri,
saygınları, rahipleri, alıcı ve satıcılan, çiftçi, sanatçı ve tüccarları, şehri
koruyan Tanrısı, yeryüzünde onu temsil eden kralı, tapınakları, şehir surları ve
onların kapıları ile birbirine benzemektedir.
İkinci politik miras, yazılı kanunlardır. Şimdiye kadar bulunan ilk Sumerce
yazılı kanun kitabı, yeni Sumer devrini başlatan üçüncü Ur sülalesinin kurucusu
Urnammu tarafından kaleme aldınlmıştır. Sumer kanunlannın daha sonra yazılanlara
önderlik ve kaynaklık ettiği anlaşılıyor.
Alım satım, borçlanma, kira, miras bölüştürme gibi her türlü hukuksal işlerin
birer yazılı antlaşma ile yapılması ilk Sumerlilerde başlamıştır. Evlenme
boşanmalar da, .yasal sayılması için yazılı bir antlaşma ile kanıtlanmalıydı.
Taşınmaz mallar ilk olarak bir kadastro yoluyla Sumer'de güvenceye alınmıştır.
Vergi dengesizliğini, kırtasiyeciliği, zorbalığı, rüşveti önlemek, kadın ve
erkeğin eşit işe eşit ücret almasını sağlamak amacıyla ilk reform yapan yine
Sumerliler olmuştur (7).
Bunlardan başka Sumerlilerin bilimde attıklan temeller de küçümsenecek gibi
değildir. Onlar gökyüzünü incelemişler; Ayın hareketine göre seneyi otuzar
günlük 12 aya bölmüşler. Güneş sistemine göre de her yıl artan 10 günleri
toplayarak üç yılda bir seneyi 13 ay yapmışlar. Ayları haftalara bölerek, hafta
içinde bir günü dinlenmeye ayırmışlardır. Araplarda, aya göre yapılmış takvim
devam etmekte. Bu yüzden her yıl ayların başlangıcı 10 gün önceye geldiğinden ay
zamanlan hep değişmektedir. Burçlan Sumerliler saptamış. Onlara akrep, terazi,
boğa, ikizler gibi verdikleri adlar Sumerceden çevrili olarak sürmektedir.
Dünyadaki bütün olayların gökyüzünde yazıli olduğuna inanan Sumerliler, onu
incelerken astronomi ve astrolojinin temelini kurmuşlardır.
Matematikte onlu ve altılı sistemi kullanmışlardır. Bugün onlu sistem dışında
altılı sistem de saat, dakika, daire ölçümünde kullanılmaktadır. Okullarda
matematik öğreniminde çarpım tablolan, çeşitli problemlerin çözümü yer
almaktadır. Yunanlı Fisagor'a (Pisagor) mal edilen Fisagor teoremi de tablet
üzerinde çizilmiş olarak bulunmaktadır. Cebirin kökeni de Sumerlilere
dayanmaktadır.
Tıbbın başlangıcı da Sumerlilerde. Hastalıklan,.onlara yarayacak ilaçları
gözlemişler, çeşitli ilaç reçeteleri yazmışlardır. Hastalan iyi etmek için
yalnız ilaca değil sihire de başvurmuşlardır. Sihir, bu çağda bile aynı amaçla
kullanılıyor.
Sumer yazılı belgelerinin en önemlilen edebi olanlardır. Onlar; Sumerlilerin
hayal güçlernn, dünya ve evrene bakışlannı, sosyal düzenlerini, dinsel
inanışlannı yansıtır. Bunlar; kahramanlannın serüvenlerini dile getiren
destanlar, geçirilen felaketleri anlatan ağıtlar, dinsel törenlerde Tanrılan,
mabetleri, krallan öven ilahiler, Tanrılann öykülerine ait efsaneler,
tartışmalar, atasözleri ve deyimler, hayvan masallan, okullarla ilgili
hikâyelerden oluşmaktadır (9).
İşte bu belgelerin ışığında, Sumer dininden tek tanrılı dinlere gelen etkileri
ve din kitaplanna giren konuları açığa çıkarmaya çalışacağız.
SUMER DİNİ
Sumer dini çoktanrılı bir dindi. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen
her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü
güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onlann da çocuklan ve
eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir Baştanrı
altında toplanmışlardı. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar,
kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirlerdi. Yer,
Gök, Hava, Su Tanrılan yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı.
Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaşam sürmesinden
sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara
aym zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin
yönetimini aralannda bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı
adı bulunması, Sumerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir.
Tanrıları insan şeklinde algılamalan, Tanrıları şehirlerin dışında evren ve doğa
Tanrısı olarak geliştirmeleri ve onlan uyumlu bir sistem içine almalan,
Sumerlilerin önemli ruhsal başanları olarak kabul edilmektedir. Tanrılar yalnız
evrende değil, insanlarm yaşamına da girerler. Örneğin, yorulmak bilmeden gezen
Güneş Tanrısı Utu, her şeyi görür, adaleti korur, insanlara yardım eder, ciğer
falı bakanlann piridir. Bilgelik ve Su Tanrısı Enki, insanlann ve sihirbazlarm
koruyucusudur. Venüs yıldızını simgeleyen Tanrıça İnanna, âşıklann ve
savaşçılann koruyucusudur (10).
Sumer'de Tanrılar istediklerini yapar; onlar, insanlara ne istediklerini
bildirmez. Ancak insanlar onlara, kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilir.
Bu, kurban edilen hayvanlann karaciğerlerindeki işaretlere göre anlaşılır. Bu
işaretlerin ne olduğu, neyi anlattığı, bu hususta yazılmış kataloglarda bulunur;
rahipler ona göre onlan yorumlar.
Ayrıca rüya ile de Tanrı istediğini bildirir. Tanrının yapılacak bir işi uygun
görüp görmediğini anlamak isteyen; mabede gider, kurban keser, dua eder ve
uykuya yatar. Gördüğü rüyanın olumlu veya olumsuz olduğunu da ancak rahip
yorumlar.
Sumerliler, bu Tanrılar dünyası üzerine pek çok efsane geliştirmişler; şiirler
yazmış, ilahiler bestelemiş, törenler düzenlemiş ve bütün bunlan yazıya
geçirerek zamanımıza kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Onlann kurduklan
çokTanrılı din, yavaş yavaş tektanrıya dönüşerek, bugünkü dinlerin temelini
oluşturnuştur. Fakat bu arada diğer Tanrılar da tamamıyla yok olmayarak bu
dinlerde melekler, şeytanlar, cinler olarak varlıklarını korumaktadır.
DİNLERİN KARŞILAŞTIRILMASI
Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman dinleriyle Sumer dini arasındaki ortak noktalar
şunlardır: Tanrının yaratıcı ve
yok edici gücü; Tanrı korkusu; Tanrı
yargılaması; kurbanlar, törenler, ilahiler, dualar ve tütsülerle Tanrıyı memnun
etmek; iyi ahlaklı, dürüst ve haktanır olmak; büyüklere ve küçüklere saygı
göstermek; sosyal adalet; temizlik.
Temizlik Sumerlilerde çok önemli
idi. Tapınağa gidenlerin, dua edenlerin, kurban kestirenlerin vücutça temiz
olmaları gerekti. Düşmanlann yıktıklan şehirler için onlann yazdıklan ağıtta:
"Artık karabaşlı (Sumerliler) halk tören için yıkanamıyor, kirliyi beğenmek
onlann kaderi oldu, görünüşleri değişti" denmektedir (11). Yeni yapılan binalar,
içine girmeden önce dinsel bir temizlikten geçirilirdi. Temizlik, atasözlerine
bile, "Yıkanmamış elle yemek yeme!" olarak girmiş.
Sumer Tanrıları, insanlara ne istediklerini bildirmez; fakat hoşlarına
gitmeyecek bir işi yapan insanları cezalandırırlar. Buna karşılık diğer dinlerde
Tanrı bazı kimselere ne istediğini bildirir.
İnsanlar da ona göre hareket ederler. Tanrı bildirilerini alan kimselere
Farsçada "peygamber",
Arapçada "resul" denir. İlginç olan, peygamberlik olayı, Yahudilerden Asurlulara
geçmiş. Çiviyazıli metinlere göre bu düşünce Asur ve Filistin'de politik ve
ekonomik krizlerle başlamış. Asur'da Tanrıdan bir insan (peygamber) yoluyla
alınan haberler tabletlere yazılmış. Onlara göre Tanrı ile iletişime giren
insanlar çeşitli şekilde trans haline giriyorlar. Bu kimseler aslinda aşağı
tabaka sayılıyor ve büyücülükle bağlanıyor. Konuşan Tanrıça ise, onun ağzından
söyleyen de kadın oluyor. Özellikle Aşk Tanrıçası İştar'dan haber getirenler.
Bunlar ya Tanrılardan üçüncü şahıs olarak buyruğunu alır veya birinci şahıs
olarak kendisini, konuşan Tanrı ile bir yapar.
(A. Leo Oppenheim, Ancient Mesopotamia,
Chicago, 1964, s.221.) Kur'an'da da aym ifadeyi
buluyoruz. Allah bazen üçüncü şahıs olur, bazen doğrudan konuşur (12).
Sumerlilere göre Tanrılar, şehirleri ve bütün kültür varlıklarını meydana
getirmiş ve insanlara vermiştir. Aynı düşünceyi Kur'an'da da buluyoruz.
A'râf Suresi, ayet 26:
"Ey Ademoğullan! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise
indirdik. Tekva (iman) elbisesi daha hayırlıdır."
Nahl Suresi, ayet 81:
"Allah yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı, dağlarda sizin için
barınaklar yarattı ve sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, savaşta koruyacak
zırhlar yarattı."
Yâsîn Suresi, ayet 42:
"Gemilerin benzerlerinden, binmekte olduklan ve ileride binecekleri şeyleri
onlar için biz yarattık."
Bu üç ayette Allah hem birinci şahıs olarak konuşuyor, hem de ondan üçüncü şahıs
olarak söz ediliyor.
Yâsîn Suresi, ayet 82:
"Onun işi, bir şeyi yaratmak istediği vakit 'ol' demektir, o şey hemen olur."
Sumer'de de Tanrılar "Ol" der ve her şey oluverir.
Her üç dinde de Tanrıların var edici güçleri yanında yok edici güçleri de var.
Sumer'de Tanrı Enlil, Tanrılar meclisinde Ur şehrinin yıkılmasma karar
vermiştir. Şehrin Tanrısı buna ne kadar üzülse elinden bir şey gelmez. Gelen
ordular Tanrının dünyadaki araçlarıdır. Aynı deyimi Kur ân da da buluyoruz:
Enfâl Suresi, ayet 17:
"Savaşta siz onlan öldürmediniz, Allah öldürdü. Attığın zaman sen atmadın,
Allah attı."
Sumer'de Tanrı kızmaya görsün, kendi ülkesi bile olsa yakıp yıktırır. Sumer
Tanrılannın babası Tanrı Enlil, Akad krallarının yaptıklarına kızarak gözlerini
dağlara çeviriyor ve oradan barbar ve vahşi Gutileri çekirge sürüleri gibi
getirterek Agade'yi ve hemen hemen bütün Sumer'i kırıp geçirtiyor. (S.N. Kramer,
The Sumerians, s.66.)
Tevrat'tada birçok kez Yahve'nin (Yehova) insanlara kızarak onlara yok edici
felaketler verdiği, seçtiği , komşu milletleri İsrail'in üzerine saldırttığı
bildirilmektedir.
Ayni olayı Kurân'da da göıüyoruz. Birçok sure içindeki ayetlerde Allah'ın
çeşitli milletleri nasıl yok ettiği yazıliyor. Bunlardan bazılan:
Hacc Suresi, ayet 44:
"Ey Muhammed! Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh milleti, Âd
milleti, Semûd, İbrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halkı da peygamberlerini
yalancı saymış, Musa da yalanlamıştı. Ama ben, kâfırlere önce mehil verdim,
sonra onları yakalayıverdim, beni tanımamak nasılmış görsünler!"
Furkan Suresi, ayet 38:
"Âd, Semûd ile Ress'lileri ve bunlann arasında birçok milleti de yerle bir
ettik."
Ankebût Suresi, ayet 38:
"Âd ve Semûd milletlerini de yok ettik."
Fussilet Suresi, ayet 13:
"İşte sizi, Âd ve Semûd'un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırga ile
uyardım."
Fussilet Suresi, ayet 16:
"Rezillik azabını onlara dünyada tattırmak için üzerlerine dondurucu rüzgâr
gönderdik." (Âd milleti hakkında
bkz. Sadi Bayram, Kaynaklara Göre Güneydoğu Anadolu'da Proto Türk İzleri,
Ankara, 1980, s.54.)
Muhammed Suresi, ayet 13:
"Biz halkı seni yurdundan çıkaran nice şehirleri yok ettik. Fakat onlara bir
yardım eden çıkmadı."
Ahkaf Suresi, ayet 27:
"Ant olsun biz çevrenizdeki memleketleri de yok ettik."
İsrâ Suresi, ayet 15, 16:
"Bir ülkeyi yok etmek istediğimizde, o beldenin şımarmış olanlanna önce
emrimizi ulaştınnz. Yine kötülük ederlerse biz de orayı yerle bir ederiz."
Sumer'de krallann nasıl sarayları varsa Tanrıların da öyle evleri olmaliydı.
Bunun için "Tanrı evi" adı altında görkemli tapınaklar, yanlarında Tanrılarla
insanlan yaklaştırdığı düşünülen basamaklı kuleler yapılmıştı. Daha sonra bu
Tanrı evleri sinagoglara, kiliselere, camilere dönüştü (l3). Camilerin ve
minarelerin üstündeki yarım ay, Sumer Ay Tanrısının sembolüdür (l4)
Sumer krallan, Tanrılann yeryüzündeki vekili sayılıyordu. Bu inanç
Hıristiyanlıkta papaya, Müslümanlıkta halifeye geçerek sürmüştür.
Bakara Suresi, ayet 30:
"Rabbin meleklere, 'ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' dedi. Onlar da,
'biz hamdinle sana tesbih eder ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat
çıkaracak, kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun' dediler."
Sumer kanunu, Babil Kralı Hammurabi'nin yaptığı kanuna temel olmuş, ondan
Musa'nın ve Yahudi kanunu, ondan da İslam kanunu etkilenmiştir. Hammurabi nin
(İÖ 1750) Güneş Tanrısından kanunu alışı, Musa'nın Tanrıdan kanunu alışına örnek
olmuştur. İlginç olanı İslam'da hukukun, ancak, Araplann Irak topraklannı ele
geçirdikten sonra kurallaşmasıdır. Sumer, Babil hukuksal geleneklerinden çıkan
sözler, İbrani kanunu Talmud'da bulunuyor. Ortodoks Yahudi'deki boşanma terimi
Sumerce bir kelime. Sinagogda Tevrat okunurken dinleyenler şallannın saçakları
ile onu izlerler. Bu, Sumer'de hukuksal bir belgenin onaylandığım göstermek için
tablete elbise kenarıyla basılmasını yansıtmaktadır. (Samuel Noah Kramer, Cradle
of Civilization, New York, 1967, s.160.)
Musa'nın kanununda bulunan anaya babaya saygı, kimseyi öldürmeyeceksin, zina
yapmayacaksın, çalmayacaksın, yalan tanıklık etmeyeceksin, komşunun kansına ve
malına göz dikmeyeceksin gibi kurallar Sumer kanununda da aynı. Yalnız Sumer
Kanunu daha insancıl; göze göz, dişe diş yok cezalarda. Ne yazık ki, Sumer
kanunlannın yazılı olduğu tabletler çok kırıklı, belkn de toprak altından daha
çıkarılamayanlar da var. Bu yüzden tam karşılaştırma yapılamıyor. Buna karşın
daha sonra Samiler tarafından yapılan kanunlann, Sumer kanunlarına dayandığı
kuşku götürmez. Buna açık bir örnek olarak, lbrahim Peygamber'in karısı ile
cariyesi arasındaki olayı gösterebiliriz. Sumer kanununa göre kısır bir kadının
kocasına verdiği cariyesi çocuk doğurunca, hanımına karşı büyüklük taslayamaz,
öyle yapmaya kalkarsa cezalandırılır.. Tevrat ve Kur ân da yazıldığına göre
İbrahim Peygamber'in kısır olan kansı Sara, cariyesi Haceri çocuk yapmak üzere
kocasına veriyor. Cariye, çocuk doğurup kendisini üstün görmeye başlayınca, oğlu
İsmail ile çöle götürülüp atılıyor kocası tarafından (15).
Tevrat'a göre büyük erkek çocuğa mirastan özel bir pay verilir. Çocuklar isterse
babanın sağlığında bu payı alabilirler. Tekvin bap 25: 32- 34'te Yakup büyük
kardeşi Esav'a isteği üzerine payını veriyor.
Aynı kural Sumer'de de var. Sumerce
yazılinış Lipit-İştar kanununda bu madde, tabletin kırıklığı yüzünden tam değil
(Sumer, Sabil, Asur Kanunlan, s.69, madde 2). Fakat Hammurabi kanununda bunun
tümünü buluyoruz: Madde 165: Eğer bir adam büyük oğluna tarla, bahçe ve ev
hediye eder, ona bir belge yazarsa, baba öldüğünde o payını ayrıca alır ve baba
malının diğer kısmını kardeşleriyle eşit bölüşecektir.
Araplarda zina yapan kadınların taşlanması, Tevrat'ta olmasına karşın (Tesniye
13-23), Kur'an'da böyle bir ceza yok. Zina cezası ile ilgili dört ayet
bulunuyor. Bunlar:
Nisâ Suresi, ayet 15-16:
"Kadınlarınızdan zina yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer
şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye kadar, yahut Allah onlara
bir yol açıncaya kadar evinizde tutun. İçinizden zina yapan her iki tarafa ceza
verin! Eğer tövbe edip uslanırsa artık onlara ceza verip eziyet etmekten
vazğeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul eden ve çok esirgeyendir."
Nûr Suresi, ayet 2:
"Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz sopa vurun.
Müminlerden bir grup da onlara şahit
olsun!"
Nûr Suresi, ayet 3:
"Zina eden erkek ancak zina eden veya putperest olan kadınla, zina eden kadın
da zina eden veya putperest olan erkekle evlenebilir."
Taşlanma cezası Sumerlilerin eski çağlarında varmış. Fakat değişik bir nedenden
İÖ 2200'lerde Lagaş Kralı Urukagina tarafından yapılmış sosyal reform metninde,
geçmiş zamanlarda olduğu gibi iki koca almaya kalkan kadınlar ve hırsızlann; bu
fena hareketleri yazılı taşlarla taşlanacakları bildirilmektedir (l6). Daha
sonra yazılan kanunlarda bu taşlanma konusu bulunmuyor.
Sumer kanunlannda zina ile ilgili maddeler, kırıklıkları dolayısıyla (olsa
gerek), yok. Buna karşın Hammurabi kanununda bulunuyor.
Sumer, Babil, Asur Kanunları, s.198:
" 129. Eğer bir adamın kansı bir başka bir erkekle yatarken yakalanırsa
onları bağlayıp suya atacaklar. Eğer kadının kocası yaşatırsa, kral da
yaşatacak.
"130. Eğer bir adam başka bir adamın babasının evinde oturan karısını zor
kullanıp koynunda yatırırken yakalanırsa, o adam öldürülecek, kadın özgür."
Sumer'de bekâret konusu önemli görünüyor. Sumer kanunlarının yazılı olduğu
tabletler kırık ve okunamayan yerleri çok. Okunabilen iki madde bunu kanıtlıyor:
Bunlardan birinde, bir kölenin zorla bikrini bozan 5 şekel (tahminen 40 gram)
gümüş vermek zorunda. Diğerinde dul olarak evlenen bir kadın, kocasından
boşandığında kız olarak evlenen kadının alacağı tazminatın yarısını alabiliyor
(l7)
Tevrat'ta kural daha katı. Bir kız evlendiğinde bakir olmadığı kanıtlanırsa
taşla öldüıülüyor (Tesniye 22:13-21). Buna karşın, Kurân'da bekâret konusu ele
alınmamış.
Sumer'de tecavüz de fena sayılmış.
"Hür bir adamın kızı yolda tecavüze uğrarsa; anne, babası onun sokakta olduğunu
bilmemişlerse, kız onlara 'tecavüze uğradım' derse, anne, baba onu zorla erkeğe
karı olarak verecekler." (The
Ancient Near East, Supplementary Texts and pictures Relating to old Testament,
Editted by James B. Pritchard, Princton, 1969, s.89, 90.)
Tecavüz, Sumer efsanesine bile konu
olmuş. Tanrı Enlil, Tanrılann başı olduğu halde, evlenmeden önce karısını
aldatarak zorla tecavüz ettiği için Tanrılar meclisince yeraltı dünyasına
sürülmüş (18).
Aynı olay Tevrat'ta (Tesniye, 22:28, 29) şöyle:
"Eğer bir adam kız olan nişanlanmamış bir genç kadınla yatarsa ve onları
bulurlarsa, adam genç kadının babasına 50 şekel (şekel Sumerlilerden Akadcaya
geçen bir ağırlık ölçüsü birimi) gümüş verecek ve kadın onun karısı olacak."
Eğer adam, nişanlı bir kızla şehirde yatarsa her ikisi de taşlanarak
öldürülüyor.
Kur'an'da bu konu yok.
Sumer'de sosyal adaleti koruyan Tanrıça, senede bir kere insanlan iyi veya fena
hareketlerinden dolayı yargılar, kötüleri cezalandırır. Bu inanış İslam dinine,
Şaban ayının on beşinde Berat Kandili olarak girmiştir (l9).
Sumer Tanrılannın esas adlarından başka, niteliklerine göre diğer adları da
vardı. Babilliler bu adlardan 50'sini yeni yarattıkları Tanrı Marduk'a vererek
tek Tanrı düşüncesine doğru bir adım atmışlardı.
İslam dininde Allah'a verilen 99 ad, aynı geleneğin bir devamı gibi görünüyor.
Sumerlilere göre ölüler, "kur" adlı karanlık, dönüşü olmayan bir yeraltı
dünyasına gidiyorlar. Tevraı'ta bu; Şeol, Yunan'da Hades, İncil'de cehennem,
İslam'da ahret olarak devam etmektedir. Sumerlilere göre burada tekrar dirilme
yok. Fakat yeraltı dünyası, Tanrıları, rahipleri, ölenlerin gölgeleriyle oldukça
hareketli bir yer. Buradan bazı özel durumlarda gölgeler yeryüzüne çıkabiliyor.
Gılgamış'ın çağrısı üzerine arkadaşı Enkidu'nun gölgesi çıkarak iki arkadaş
konuşuyorlar. Tevrat Samuel I:28'de Kral Saul'un isteği üzerine Samuel'in
gölgesi yeraltından çıkıyor.
Sumer dininde yeraltındaki ölülerin ruhları için yiyecek ve kurbanlar
sunulmazsa, onlar yeryüzüne çıkarak insanlara rahatsızlık veriyorlar. Ölenlerin
arkasından çok fazla ağlayıp sızlanmak onları sıkıyor. İslamiyette de ölüler
için yapılan dualar, kurbanlar bu inanışın bir devamı. Türkiye'de de "çok
ağlayıp ölünün ruhunu rahatsız etmeyin" sözü vardır.
Yahudilere, Babil tutsaklığından sonra Perslerin etkisiyle, Zerdüşt dininden;
ölülerin tekrar dirileceği, cennet, cehennem ve Sırat Köprüsü girmiştir.
(Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s.361.)(20) Kurân'da Sırat
Köprüsü yok. (Ama, müslümanlar nesdense inanırlar)..
Sumerliler, kendilerinin, Tanrılar tarafindan seçilmiş üstün bir halk olduğunu
yazmışlar. Tevrar'ta Yahve, Kur'an'da Allah, İsrailoğullarını üstün bir kavim
yapmıştı. Tevrat Tesniye 14:6; Kur'an Câsiye Suresi, ayet 16; Bakara Suresi,
ayet 27.
Sumerliler kadınları bir tarlaya benzetmişler. Aynı deyim hem Tevrat, hem Kur ân
da var. Kur'an da "kadınlarınız sizin için bir tarladır, tarlanıza nasıl
dilerseniz öyle varın" yazılı (Bakara Suresi, ayet 223).
Sumerliler, dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte
yıldızlarla yazılı olduğuna
inanırlardı. Kurân'da aynı inanış "Levh-i Mahfuz" olarak süıüyor. (Dipnot 23'e
bakımz.)
Neml Suresi, ayet 75
"Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta da
(Levh-i Mahfuz) bulunmasın."
Bürûc Suresi, ayet 17, 18:
"Orduların haberi geldi mi sana? Onlar Firavun ve Semûd orduları idi (nasıl
helak oldular?).. Bilakis inkârcılar bir başka çeşit yalanlamanın içine
düştüler. Allah onları arkasından kuşatmıştı. Hakikatte onların yalanladıkları
Levh-i Mahfuz'da bulunan şerefli Kur'an'dır."
Bu ayete göre Kurân bile gökte yazılı bulunuyor. Sumer'den kaynaklanan bir
inanç!
Sumerlilerde 7 sayısı çok önemlidir. 7 gün geçmek, 7 dağ aşmak, 7 ışık, 7 ağaç,
7 kapı gibi. Aynı şekilde Tevrat ve Kur'an'da da 7 sayısı bolca bulunmaktadır.
İslam'a göre cennetin 7 kapısı vardır; Sumer yeraltı dünyasının da 7 kapısı
bulunuyor.
Yahudi dinsel törenleri Babil'den alınmıştır. Onların bu törenlerde söyledikleri
şarkılar, Mezopotamya'da yeniyıl bayramlarında söylenen şarkılara benzemektedir.
Cinlerin yok edilmesi dualan da Babil kökenlidir.
Sumerliler, Tanrılarını sevindirmek, onlardan bir istekte bulunmak,
hastalıklardan kurtulmak için veya yaptıkları adaklara karşılık kurban
kestirirlerdi. Bu kurbanlar sakatsız ve hastalıksız olmalı ve kurban sahibi
vücutça temizlenmeliydi. Kurbanlar, rahipler tarafindan özel dualarla kesilirdi.
Kurbanın sağ kalçası ve iç organlan Tanrıya takdim edilir, gerisi etrafta
olanlara dağıtılırdı. İslamiyet'te de kurbanlar aynı koşullarda kesiliyor.
Yalnız hocanın kesmesi zorunlu değil. Kurbanın sağ kalçası ile iç organlan Tanrı
yerine kurban sahibine bırakılır, gerisi dağıtılır.
Sumer'de Erhanedan devrinde Ur Kral mezarlanna göre, Kral ve Kraliçeler
askerleri ve etrafındakilerle birlikte gömülürdü. Fakat metinlerde her türlü
kurban yazılmasına karşı insan kurbanı yok. Buna mukabil İsrail'de, Yunan'da
insan kurbanı yapılmış. (Cyrus
Gordon, The Common Background of Greek and Hebrew Civilization, New York, 1966,
s.225.) İbranilerde ölü veya dirileri kıvandırmak veya şahıslann sağlığını
korumak için Tanrı ile bir tür anlaşma olarak insan kurbanı yapılmış. (Tevrat,
Sauel N 21: 6-9; Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s.142.)
Sumerlilerde, okul tabletlerine göre 6 gün çalışma, 7. gün dinlenme var. Bu
Yahudilere Sabbat olarak geçmiş. On emirde "Sabbat'ı düşün, onu kutsal gün
olarak gör!" deniyor. 6 gün çalıştıktan sonra, yedinci gün Tanrıya adanmış bir
dinlennıe günü oluyor. Yahudilere ve Kur'an'a (dipnot 28'e bkz.) göre Tanrı 6
günde dünyayı yaratıp yedinci gün dinlenmiş.
Bu günün cumartesi olması da Babillilerden
geçmiş. Babilliler her ayın 7. gününde (Şapatu) bir kutlama yaparlardı. Bu
üzgünlüğü ve nefis terbiyesini ifade eden ve Satürn gezegenine adanmış bir gündü
(İngilizce'de Saturday, Satürn gezegeninden gelen bir gün adı, yani Cumartesi).
Satürn kötü güçlerin temsilcisi idi. Yahudiler bu günün anlamını değiştirerek
onu neşeli bir hale koymuşlardır. Onlar Cumartesi gününü Tanrı'ya dua ederek,
kitaplar okuyarak çeşitli eğlencelerle geçirirler ve en ufak bir işe el
sürmezler. İslamiyete bu gün Cuma'ya dönüştürülerek daha hafıfletilmiş kuralla
alınmıştır.
Sumer yazarlarına ve ilahiyatçılanna göre her insanın ve ailenin bir şahsi
Tanrı'sı veya Tanrısal baba yerine geçen iyi bir meleği vardı. Bu, bir fal, bir
rüya veya görünen Tanrı ile bir anlaşma yapılarak belirlenirdi. Bunun görevi,
Baştanrılardan, ait olduğu kimse için sağlıklı ve uzun ömür dilemek ve onun
isteklerini Tanrılar meclisine iletmek. Tevrat'ta (Tekvin 31:53), "İbrahim'in,
Nahor'un Allah'ı, babaların Allah'ı aramızda hükmetsin!)" deniyor. Bu da
Sumerlilerin şahsi Tanrısının bir yansıması. İbrahim'in Allah'ı, İbrahim ile;
onu tanıyacağına, kendine Allah yapacağına dair bir ahit yapıyor, onu da sünnet
yapılmak suretiyle pekiştiriyor.
Kur'an'da(Kaf Suresi, ayet 17, 18). "Hiç kimse yoktur ki, onun üzerinde bir
koruyucusu ve denetleyicisi bulunmasın" denmektedir ki, bu da Sumerlilerdeki
bireylerin özel Tanrılarını yansıtıyor.
Sumer Tanrılarının gökte toplandıkları Duku adında bir yerleri var. İslam
inanışına göre de Allah yedi kat göğün üzerinde Arş'ta oturuyor. (Hûd Suresi,
ayet 7; Furkan Suresi, ayet 59; Secde Suresi; ayet 4.)
Kur'an'a göre (Şûrâ Suresi, ayet 51) Allah, bir insana ancak vahiy yoluyla,
perde arkasından veya bir elçi gönderip emirlerini ona bildirir.
Tevrat'ta Tanrı ile şahıslar (peygamberler dışında Musa'nın kardeşi, kölesi
İbrahim'in karısı gibi) karşılıklı konuşuyorlar veya insan şekline girmiş
melekler Tanrı'dan haber getiriyor veya Tanrı istediğini rüyada bildiriyor.
Sumer'de Tanrı sadece bir kez duvar arkasından konuşuyor (Bilgelik Tanrısı Enki,
Tufanın olacağını, Nuh'un karşılığı olan Ziusudra'ya duvar arkasından söylemiş).
Tanrılar insanlara yapacakları işleri rüyalarda bildiriyor. Bunlardan başka fal
ve kehanet yoluyla insanlar, Tanrılann isteğini öğreniyorlar.
Tevrat'daki ilahiler, atasözlen ve deyimlerin Sumerlilerden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır (21). Sumer atasözleri Tufan kahramanı Ziusudra'ya babası
Şuruppak tarafından, Tevrat'ta Süleyman'a babası Davud tarafından söyleniyor.
Kur'anda ise Lokman tarafından adı verilmeyen oğluna öğüt veriliyor. Lokman'ın
kimliği hakkında çok çalışılmış; bazıları onun peygamber olduğunu, bazıları da
çok dindar olduğundan Tanrı tarafından uzun ömür verildiğini, yaşamı boyunca
bilgisinin arttığını söylüyor. O, 560 yıl yaşamış ve bir adı da Sumerce Ziusudra
gibi ölümsüz anlamına gelen Lubad imiş. Arami edebiyatında Ahiqar, Bizans'ta
Planudes olarak ortaya çıkıyor. Bunların hepsi Sumer'deki Ziusudra'ya
dayanmaktadır (Paul Lunde, Aesop of the Arabe, Aramco, 1974, March-April, s.2).
Sumer'de rüyalar Tanrı bildirisi olarak yorumlanıyor. Bu rüyalardan bazılannın
etkisi Tevrat ve Kur'an'da görülmektedir. Bunlardan en ilginci Yakub'un oğlu
Yusufun rüyasıdır. Yusuf "Rüyamda tarlanın ortasında demetler bağlıyorduk. Benim
demetim kalktı dikildi. Sizin demetiniz onun etrafını kuşatıp benim demetime
eğildiler" deyince, kardeşleri "Bu bizim üzerimize kral mı olacak?" dediler.
Yusufun ikinci rüyasında güneş, ay ve 11 yıldızın kendisine eğildiklerini
söylemesi üzerine, kardeşleri onu öldürmeye karar veriyorlar. (Tekvin
97:7,9.)(22)
Aynı şekilde Sumer Kralı Urzababa'nın yanında çalışan Sargon, gördüğü rüyayı
Krala söyleyince, Kral "Benim yerime kral olacak" korkusuyla Sargon'u öldürmek
istiyor. (Jerrold S. Cooper,
Sargon and Joseph, Dream Come True, Biblical and Related Studies, Presented to
Samuel Iwry, Indiana, s.33-35.)
Sumer mabet ve saraylarının yapılışında izlenen yol, bunlar hakkında yazılan
ilahilerde belirtilmiş.Yapıya başlamak için önce Tanrının önermesi gerek.
Bu da genellikle rüyada bildiriliyor.
Bundan sonra yapı malzemesi ve sanatkârlar toplamyor. Yapıya başlamadan ve
bittikten sonra temizlik törenleri yapılıyor. Bu yapıların görkemliliği
övülüyor, adanma hikâyesi anlatılıyor. Bazı ilahilerde yapıyı yaptıran Tanrı
tarafindan kutsanmak suretiyle ödüllendiriliyor(23). Tevrat'ta da aynı yol
izleniyor.
Sumer Tanrı evleri hangi Tanrı için yapılmış ise o Tanrının ve ailesinin
heykelleri içine konurdu. Kiliselerdeki İsa ve Meryem'in heykel ve resimleri bu
âdetin bir uzantısı.
Sumerlilerde rahibeler tapınaklara Tanrının gelini olarak çeyizleriyle
girerlerdi. Bu, Hıristiyanlikta devam etmektedir. Törenlerde Meryem'in
heykelinin taşınması, Sumer törenlerinde Tanrı heykellerinin gezdirilmesini
yansıtıyor..
Hıristiyanlıkta olduğu gibi Sumer'de de günah çıkaran rahipler vardı, bunlar
kırmızı elbise giyerlerdi.
M.K'nun notu: Görülüyor ki; gerek Musevilik, gerek Hristiyanlık, gerekse de
İslamiyet'te bulunan çeşitli uygulama ve inançların kökeni Sumer dininden
kaynaklanmaktadır. Tüm peygamberler, kendilerinden önce gelen ve kendilerini
Tanrı elçisi olarak tanıtan ve böylece saygı ve güvenirlik uyandırmak isteyen
peygamberlerin uydurdukları dinlerden şu ya da bu şekilde esinlenerek yeni bir
din uydurmuşlardır.
Referanslar:
1. Muazzez Çığ, "Atatürk and the Beginning of Cuneiform Studies in Turkey", JCS
40/2 s.213, 214, (Atarürk ve Türkiye'de Çiviyazıları Biliminin Başlaması),
Erdem, c.6, sa- yı 16, s.286, 287.)
2. Samuel Noah Kramer, Sumerians,
Their History, Culture and Character, Chicago, 1965, s.306. Diane Wolkstein ve
Samuel Noah Kramer, Inanna queen of Heaven and Earth, Her Stories and Hymns from
Sumer, Philadelphia, 1983, s.115. Cyrus Gordon, The Coınnıen Background of Creek
and Hebrew Civilization, New York, 1965, s.48.
3. Mebrure Tosun, Sumer Dili ile Türk Dili Arasında Karşılaştırma, Atatürk
Konferanslan IV, Ankara, 1973, s.147, 168. Osman Nedim Tuna, Sumer Dili i1e Türk
Dillerinin Tarihi İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Ankara, 1989.
4. Hartmut Schmökel, Das Land Sumer,
Stuttgart, 1962, s.169.
5. Samuel Noah Kruner, Tarih
Sumer de Başlar (History Begins at Sumer ), çev. Muazzez İlmiye Çığ, Ankara,
1990, s.148.
6. Samuel Noah Kruner, Tarih Sumer de Başlar (History Begins at Sumer ), çev.
Muazzez İlmiye Çığ, Ankara, 1990, s.225.
7. Samuel Noah Kruner, Tarih Sumer de Başlar (History Begins at Sumer ), çev.
Muazzez İlmiye Çığ, Ankara, 1990, s.317-322.
8. Sumerde Astnonomi, Matematik ve Tıp hakkında daha geniş bilgi için: Ord.
Pcof. Dr. Aydın Sayıh, Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronoıni
ve Tıp, Ankara 1991.
9. Kazılardan çıkarılan Sumer edebiyatına ait tabletlerin hemen hemen üçte biri
İstanbul Arkeoloji müzelerinin zengin Çiviyazılı Belgeler Arşivi'nde
bulunmaktadır. Bu yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonra, S.N. Kramer,
Hatice Kızılyay ve Muazzez Çığ tarafindan yayımlanan bu tabletlerle, Sumer
edebiyatına ait yeni konular ortaya çıkmış ve birçok konu da tamamlanabilmiştir.
Bunlar hakkında bilgi için, Muazzez İlmiye Çığ, İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Çiviyazılı Belgeler Arşivinin Sümer Edebiyatına Katkıları, X. Türk Tarih
Kongresi, Ankara 1930, s.481-497. Sumer edebiyah hakkında daha geniş bilgi için
S.N. Kramer, History Begins at Sumer, (Tarih Sumer'de Başlar), çeviren Muazzez
İlmiye Çığ, Ankara, 1990.
10. Bu konuda daha geniş bilgi için, Prof. Dr. B. Landsberger, Sumerlilerin
Kültür Sahasındaki Başarıları (Dil ve Tanh Coğrafya Fakültesi dergisi , c.3,
s.137)
11. SN. Kramer, The Sumerians, Their History, Cultur and Character, Chigago,
1965, s.143. Sabunu da Sumerliler
yapmış ilk kez.
12. Asur'da Tanrı bildirilen genellikle saraya bağlı olanlara geliyor. Böyle bir
bildiriyi Asur Kralı Sanharip'in katlinden sonra (İÖ 681) taht kavgaları
arasında, onun yerine geçen Asarhiadon (İÖ 680-669) alıyor. Aşk Tanrıçası İştar,
bir kadın peygamber yoluyla ona şöyle sesleniyor: "Ben Arbela İştar'ıyım.
Ey Asarhadon! Asur Kralı! Asurda,
Ninive'da, Kalah ve Arbela'da uzım zamanlara, sonsuz yıllara kadar benim Kralım
Asarhadon'u kutsayacağım uzun zamanlara, sonsuz yıllara kadar tahtını göğün
altında kurdum. Onu altın bir çivi ile göğe bağladım. Elmaslann ışığı ile Asur
Kralı Asarhadon'u ışıklandırdım."
(Meissner, Babylonien und Assyrien I, Heidelberg, 1925, s.281.)
13. Sumer'deki "Tanrı evi" deyimi, Kur'an'da "Allah'ın mescitleri" (Tevbe
Suresi, ayet 17, 18) şeklinde bulunmaktadır. Sumer'de mabet veya saray anlamına
gelen "e.gal" kelimesi Tevrat'ta "hegal" olmuştur. Max I. Dimont, Jews, God and
History, New York, 1962, s.65'te; "Babil toprağında Yahudiler iki yeni düşünce
geliştirdiler, bunlar o zamandan beri insanlığın malı oldu. Kurban için Tanrı
evi yerine, dinsel toplantı için sinagoglar yaptılar. Buralarda Tanrı'ya kurban
yapmak yerine dua etmeyi koydular. Sinagoglar Hıristiyanlıkta kiliselere,
Müslümanlıkta camilere dönüştü. Dua, bu insanlar arasında Tanrı'ya adanan bir
sembol haline geldi" şeklinde yazılmaktadır.
14. Sumer dininde Ay kültünün önemli bir yeri vardır. Ayın ilk göründüğü gün, 15
günlük olduğu ve görünmediği günlerde törenler yapılır, hatta bazı yiyecekler
yenilmezdi. İslamiyette de oruç ve bayramlar Ayın görünüşüne göre
düzenlenmiştir.
15. C.L. Woolley, The Sumerians,
New York, 1965, s.102; Hammurabi 146; Tevrat Tekvin bap 21: 8-21; Kur'an'da
çeşitli sureler içinde.
16.S.N. Kramer, The Sumerians, s.322. İslamiyetten önce bazı Arap kabileleri
anaerkil olup kadınlar birkaç koca alabiliyorlarmış. (Hayrullah Örs, Hazreti
Muhammed, İstanbul 1963, s.160, 161.) İslamiyetten sonra da bazı kabileler
arasında anaerkil âdetin sürdüğünü oldukça eski bir tarihte Stern mecmuasında,
bir Alman kadın yazarın, Arabistan kabileleri arasında yaptığı araştırma
hakkındaki yazısında bulunmaktadır. Sumerce metinde taşlanma olarak çevrilen
kelime tablette pek belirli olmadığından, yeni araştırmada, anlamsız bırakıldı.
17. Prof. Dr. Mebrure Tosun, Doç. Dr. Kadriye Yavaç, Sumer, Babil ve Asur
Kanunları ve Ammi Saduqa Fermanı, Ankara, 1975, s.40, madde 5-7.
18. Bu efsaneye ait bazı satırlar şöyle: Nippur'un güzel kızı Tanrıça Ninlil
annesinin önerisi üzerine kendisini Tanrı Enlil'e göstermek üzere suya giriyor.
Saf suda kız yıkandı/Ninlil Nunbirdu kanalının kenannda yürüdü./Büyük dağ baba
Enlil gördü onu/Bey kıza "gel yatalım" dedi, kız istemedi/"Benim dölyolum çok
ufak birleşmeyi bilemez /Dudaklanm çok küçük öpmeyi bilemez."
Bunun üzenne Enlil, vezirine bir tekne getirtir. Kızla teknede gezerken ona
tecavüz.eder. Bu olaya kızan Tanrılar meclisi Enlil'i yakalayaıak şöyle derler:
"Enlil ahlaksızın biri, defol şehirden."
Böylece Enlil yeraltı dünyasına gönderilir. Ninlil de arkasından gider. O arada
Ay Tanrısına gebe kalır. Birçok olaydan sonra ancak yeryüzüne çıkarlar. (Tarih
Sumer'de Başlar, s.70-72.)
19. Tarih Sumer'de Başlar, s.87-89.
Sosyal adaletin Tanrıçası Nanşe nin nasıl bir Tanrıça olduğunu ve insanlarda
beğenmediği hareketler nelerdir; aşağıdaki dizeler anlatıyor:
Öksüzlen bilen, dullan bilen, /İnsanın insana yaptığı zulmü bilen, /Öksüzlerin
annesidir O. /Nanşe dullan koruyan,/Fakirlere haktanır olan,/Sıığınanlara kucak
açan,/Güçsüzlere barınak bulan kraliçedir o.
Beğenmedikleri:
Kanunsuz yolda gezen,/Geçerli olan gelenekleri aşan, anlaşmalan bozan, /Fena
yerlere beğenerek bakan,/Büyük ağırlık ölçüsü yerine küçüğünü koyan,/Uzun ölçü
yerine kısasını kullanan,/Kendine ait olmayanı yiyip de "yedim" demeyen/İçip de
"içtim" demeyen/Insanlar fena kimseler Tanrıça Nanşe için.
20. Zerdüşt dinindeki cennet cehennem hakkındaki geniş bilgi, Samuel Noah
Kramer, Mythologies of Ancient World'de(America, 1961, s.358-360) bulunuyor.
Buraya göre, ölünün ruhu üç gün durduktan sonra korkunç Sinvat Köprüsü'nden
(Sırat) geçiyor. Adam dünyada iyi işler yapmışsa güzel bir kız onu karşılıyor.
İlk adımda cennetin iyi düşüncesine, ikinci adımda iyi sözüne, üçüncüde iyi
olaylarına, dördüncüde parlak sonsuz bir ışığa girer. Eğer insan iyi değilse,
cesedi bırakmayan ruhu, bir cin Sırat Köprüsü'nden geçirir. Onu fena bir kadın
alır; fena söz, fena düşünce, fena olaylardan geçerek fena cinlerle karşılaşır.
Diğer bir anlatıya göre de ölüler canlanıp ruhlarıyla birleşiyorlar. Hepsi,
içinde kurşun kaynayan bir kazana atılıyor. İyi olanlara bu ılık süt gibi
geliyor. Üç gün sonra hepsi oradan çıkarılıyor. Ölümsüzlük içkisi venliyor ve
ölümsüz oluyorlar.
21. Robert Coopet, The Inquirer's Text-Book, Being Substance of Thirteen
Lectures on the Bible, Boston, Londra, 1846, s.l l l. Bu kitap, Tevrat ve
İncil'i kısım kısım eleştiren 13 konferansı kapsıyor. Daha çiviyazılan yeni
çözültneye başladığı ve tabletlerden, hele Sumer'den kimsenin haberi olmadığı
bir zamanda yazılmış. Bugün Sumerlilerden geldiğini kanıtladığımız Tevra'taki
birçok konunun, lsrailliler tarafından yazılmış olamayacağının ve bunlann başka
bir dille yazılmış metinlerden alındığının öne sürülmesi çok ilginç ve ileri
görüşlülük örneğidir.
Burada, "Tevrat'taki ilk beş kitap Musa tarafından yazılmış olamaz, çünkü o
zaman henüz papirüs kullanılmıyor, ancak taşlar üzsrine yazılıyordu" deniyor.
Ünlü Yahudi filozofu Spinoza'ya (16. yüzyıl) göre, Yahudileı'in Babil dönüşünden
en az yüz yıl sonra bunlar yazılmış olmalıymış. Sayfa 111'de Tevrat'tabulunan
Atasözleri kitabının Kral Süleyman'ın olamayacağı, bunlann Yahudilerden başka
bir kavme ait deyimler koleksiyonu olduğu, Süleyman'ın adının ona eklendiğini
yazıyor R. Cooper. Çünkü "Süleyman ın Meselleri" bölümünde, bap 25'nı ilk
satırlannda, "Bunlar Süleyman'ın meselleridir, bunlan Yahuda Kralı Hizkia
toplayıp yazdırmış" denmektedir. Halbuki bu kral, Süleyman dan 250 yıl sonra
yaşamış. Bu kadar aradan sonra, yayım olmadığı halde nasıl bilmişler bnnların
Süleyman'a ait olduğunu, diyor yazar.
Ayrıca bkz. Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s.241; S.N.
Kramer, In the World of Sumer, An Autobiography, Detroit, 1986, s.225.
22. Kur'an'da Yusufun ikinci rüyası yazılı, birincisi yok. (Yusuf Suresi, ayet
4.)
23. Lagaş Kralı Gudea (İÖ 2250) Eninnu mabedinin yapılmasıyla ilgili 1400 satırı
kapsayan iki silindir kitabe yazdırtmış. Bunda: Gudea mabedi yapmadan önce bir
rüya görüyor. Rüyada, şahsi Tanrısı Ningişzida ufukta güneş gibi doğuyor. Yazı
ve okulların koruyucusu Tanrıça Nidaba elinde gökte yazılanları kapsayan bir
tablet tutuyor (Levh-i Mahfuz). Mimarlık Tanrısı Nindub da üzerinde yapılacak
mabedin planı bulunan mavi taştan bir tableti gösteriyor. (The Sumerians,
ş.138.) Tevrat Hezekiel 4:1-2'de mabet planına paralel, "Sen de Ademoğlu,
kendine bir tuğla al ve onu önüne koy ve üzerine bir şehir çiz, Yeruşalim'i
çiz!" deniyor.
28. Kur'an'da yaratılış ile ilgili diğer ayetler:
Tevbe Suresi, ayet 3:
"Şüphesiz ki, sizin Rabbiniz gökleri ve yeri 6 günde yaratan, sonra da işleri
idare ederek arşa yerleştirendir."
Hûd Suresi, ayet 7:
"O, arşı su üzerinde iken gökleri ve yeri 6 günde yaratandır."
Furkan Suresi, ayet 59; Secde Suresi, ayet 4: (iki ayet de aym)
"Gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri 6 günde yaratan, sonra arşa yerleşen
Rahmandır."
Sâffât Suresi, ayet 11:
"Ey Muhammed! Allaha eşkoşanlara
sor! Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa bizim yarattığımız gökleri
yaratmak mı? Aslında biz kendilerini özlü çamurdan yaratmışızdır."
Fussilet Sııresi, ayet 9, 11-12:
"Ey Muhammed! Size yeri iki günde yaratanı mı inkâr ediyorsunuz ve ona eş
koşuyorsunuz?
"Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi ve ona ve yeryüzüne 'isteyerek veya
istemeyerek buyruğuma gelin' dedi .
İkisi de 'isteyerek geldik' dediler. Allah bunun üzerine 2 gün içinde 7 gök
yaratü ve her göğün işini kendisine bildirdi. Yakın göğü ışıklarla donattık ve
bozulmaktan korusduk." (Burada hem Allah, hem üçüncü şahıs konuşuyor!)
======================================================================